< "

Hoşgeldiniz.

Sitemize Hoşgeldiniz .

sukriye-donmez

yorumlar

ŞÜKRİYE DÖNMEZ...

Şimdiye kadar sayısız oyunda seyrettim Şükriye Dönmez'i. Tiyatro oyunculuğunun dışında Alman televizyon dizilerinde ve sinema filmlerinde oynuyor. Yönetmenlik denemeleri var. Son olarak ta "Going Underground 4" adlı kısa metrajlı film yarışmasında yönettiği ve oynadığı "Das Foto (Fotoğraf)" isimli filmi ile birinci oldu. 48 ülkeden 452 film yarıştı. Yarışmada ilk 14'e giren filmler Berlin U-Bahn'larında gösterildi. 12 bin 500 kişi oy kullandı. Oyların yüzde 17'sini alan Şükriye Dönmez'in oynadığı ve yönettiği "Das Foto" birinci oldu. Bu sene de Alman yapımı olan "Schöne Aussichten" adlı filmde oynadı. Kendisini geçtiğimiz yıl Woody Allen'in yazmış olduğu, Barış Eren'in yönettiği "Bir Daha Çal, Sam" adlı güzel komedi de izledim. Bu başarılı oyuncu ve yönetmenimizi, prömiyeri 7 Ekim'de Tiyatrom'da yapılacak olan, Turgut Özakman'ın yazmış olduğu, Metin Tekin'in yöneteceği "Doktor Civanım" adlı komedi de izleyeceğiz.

Şükriye Dönmez, Türkiye, Avanos doğumlu. Altı aylıkken Berlin'e gelmiş. Daha ilkokul sıralarında iken tiyatro ile ilgilenmeye başlamış. 8-9'uncu sınıflarda okul müsamerelerinde hem oynamış hem de yönetmiş. Güncel olayları skeçler halinde yazmış ve bu müsamerelerde oynamış. 1989 yılında Yekta Arman'ın gençlik grubu olan "Kulis"e katılmış. Gençlik grubu olarak ödüller kazanmışlar. Profesyonel anlamda ise, 1992 yılında "Bir Uşak ve İki Efendi"de Barış Eren, Atilla Cansever, Levent Beceren, İclal Aydın gibi oyuncularla oynamış. Bu arada hemşirelik eğitiminin yanında lise'yi de bitirmiş. Kısa bir UDK eğitiminden sonra Süd-Ost-Kültür'de özel olarak oyunculuk eğitimi almış. Okul dışı özel hocalardan ders alıp, 1995 yılında oyunculuk sınavına girerek "oyunculuk diploması"nı almış.

Yaptığı çalışmaları kısaca özetlemeye başlıyor Şükriye Dönmez...
İlk kısa metrajlı film çalışmamı 1995 yılında "Sensin" filminde Fatih Akın'la oldu. 15 dakikalık bir filmdi. Daha sonra ise yine aynı yıl Türkiye'de çekilen İsmet Elçi'nin yönettiği sinema filmi "Cemile" oldu. Bu sinema filminde Sevda Ferdağ, Talat Bulut, Tuncel Kurtiz ve Lale Mansur ile beraber oynadım. Ancak galası yapılan bu filmin yönetmeni ile yapımcısı arasındaki bazı anlaşmazlıklar sonucu gösterime giremedi. 1998 yılında "Kurz und Schmerzlos" sinema filmi, 1999 yılında "Der Arabische Prinz" tv filmi, 2001-2002 yıllarında "Klinikum Berlin Mitte" tv dizisinde, 2004 yılında "Zeit Der Wünsche" tv filminde ve bu yıl da "Schöne Aussichten" adlı sinema filminde oynadım."


Geçtiğimiz yıl (2005) 'Das Foto' filmiyle birinci oldum...
'Das Foto', profesyonel olarak çektiğim ilk kısa metrajlı filmim. Uzunluğu 2 dakika. U-Bahn'larda (metrolar)ki versiyonu 1.30 dakika. Bu filmimde hem kamera arkası hem de oyuncu olarak görev yaptım. Yönetmen olarak kendimle tanıştığım ilk filmim. Montaj, senaryo ve yönetmenlikte ilk tecrübem oldu. Bundan önce sadece deneme filmleri çekmiştim. Fotoğraf (Das Foto)'ı çekmeden bir yıl önceki yarışmanın galasına gitmiştim. Orada katılan filmleri izlerken yarışmaya katılma kararı verdim. Bu filmi yapmamın başka bir nedeni vardı: uzun metrajlı çekeceğim bir film için senaryo yazıyorum. Ben oyunculuk eğitimi aldım. Filmcilik eğitimi almadığım için, bu konuda tecrübem olsun diye bu Das Foto film çalışmasını yaptım. İlk önce kısa metrajlı film ile kendimi ispatlamak istedim. Foto'dan sonra iki metrajlı film daha yaptım: "Femme FATAL" ve "Underdog". "femme FATAL" ile de birinci oldum. Das Foto filminde kazandığım birincilik, oyunculuktan yönetmenliğe geçişimde bana özgüven kazandırdı; uzun metrajlı film çekmek için bana cesaret verdi. Bunun tesadüf olup olmadığını anlamak için de "femme FATAL"ı çektim, yine birinci oldum. İkinci filmimde de birinci olunca cesaretlendim. Yönetmen olarak birkaç teklif aldım. Bir dernekten de Türk kadınlarıyla tiyatro oyun çalışmaları yapmam için teklif geldi. Tabii alınan ödüller insana bazı kapıları aralıyor.

Tiyatrom'un dışında çeşitli yıllarda Deutsches Theater Barracke, Landestheater Neuss gibi Alman tiyatrolarında oynadım."

diyerek Almanya'daki çalışmalarını özetleyen ödüllü sanatçı Şükriye Dönmez, Almanya'da yaşayan kadın sanatçı olarak iki konuda çok dertli:

"35 yıldır Almanya'da yaşıyorum. Sanatçı olarak sabit gelire sahip olmadığım için Alman vatandaşlığına kabul edilmedim. Alman makamlarıyla mahkemelik oldum; 7 yıl süren mücadelem bir sonuç vermeyince ben de usandım ve vazgeçtim. Sanatçı olduğumu diplomamla ve yaptığım işlerle kanıtlamış olmama rağmen, bir Türk kadın tiyatro oyuncusu olarak, Alman tiyatrolarında ciddiye alınmıyorum. Örneğin, Türk kadın oyuncu olarak bir Shakespeare'i oynayamıyorum. Oysa Türkiye'de kadın bir oyuncu evrensel oyunlarda oynuyor ve saygınlık görüyor. Biz, Almanya'da yaşayan Türk kadın oyuncuları, Alman tiyatrolarında böyle evrensel rollerde pek oynayamıyoruz!.."

Klişeleşmiş rollerde oynuyoruz...

Oynadığım Alman tiyatrolarında sadece klişeleşmiş bir Türk kadınını oynadım. Yani Türk kadın sanatçının Alman tiyatrosunda oynadığı rol: "başörtülü Türk kadını"!..

Biz Türkler için hep aynı klişeler var. Bu erkek Türk oyuncuları için de geçerli. Türk erkek oyuncuları oynadığı rollerde ya bir dönercidir, ya da karısını döven bir Türk adamıdır. Hep klişeleşmiş rolleri getiriyorlar önümüze. Alman oyuncusuna nispetle daha iyi olmak zorundasınız.

Alman oyuncusundan daha iyi olmak zorundasınız!..

Bu da bizleri yoruyor. Alman tiyatrosunu bırakmamın nedeni de bu!.. Onlardan daha iyi kendimi kanıtlamak beni senelerdir yordu. Bunun için de daha çok Tiyatrom'da oynuyorum. Türk tiyatrosunda devamlı bir Türk'ü oynamak zorunda değilim. Oyun zaten Türkçe, severek oynuyorum. Alman tiyatrosundaki gibi kendimi kanıtlama zorunluluğu yok.

Alman tiyatrosunda da Alman kadın oyuncularının zorlukları var.

Bir de buna benim Türk kadını olmam işimi daha da zorlaştırıyor. Alman tiyatrosunda oynayabilmem için asimile olmam gerekiyor. Davranışlarını ve hareketlerini Almanlara uydurman gerekiyor. Çünkü tiyatro bir ekip çalışmasıdır. Oyunlardan ve provalardan sonra da o ekibe uyacak hareket ve davranışlarda bulunmuyorsan; o ekip tarafından dışlanırsın. Örneğin oyunlarda öpüşme sahneleri Türk kadın oyuncuya teklif edilmez. Çünkü "sen Türksün, zaten yapmazsın; bu rolü kabul etmezsin" düşüncesi hakim Alman yönetmenlerinde...

Berlin'de Türk tiyatrosu...
90'lı yıllarda Türk tiyatrosu daha iyi ve canlıydı. Fakat Alman devletinin kültür konusunda kısıntıya gidip, projeleri desteklememesi, oyuncuları ve yönetmenleri sıkıntıya soktu. Bir de seyirci sıkıntısı var. Ekonomik durum bozuldu. Fakat son birkaç yıldır yeni yetişen gençlerde tiyatroya ilgi var.

daha çok film çalışmaları...
Ağırlıklı olarak film çalışmaları vaktimi alıyor. Alman televizyon dizilerinde ve sinema filmlerinde oynuyorum. Sene de bir kez de oyunculuğu unutmamak için tiyatroda oynuyorum.

Azizname...
Beni oynadığım oyunların içinde en çok etkileyen oyun AZİZNAME'dir. Çünkü, ben karamizah'ı seviyorum.
Eğlendirerek düşündüren oyunları oynamayı tercih ediyorum.

Yeni projeler...
Uzun metrajlı "typisch türkisch" adlı bir proje çalışmam var. Kısa metrajlı film olarak ta "Fatima" adlı film
yapacağım. Bu filmin sponsoru da Gastrokult-Tamer Akkılıç'tır.

Doktor Civanım...
7 Ekim'de Berlin Tiyatrom'da prömiyeri yapılacak Doktor Civanım'da oynuyorum. Oyun, Turgut Özakman'ın Deli Bayramı ve Anton Çehov'un Sevgili Doktor isimli oyunlarından seçilmiş sekiz tabloluk iki bölümden oluşmakta. Dili ve anlatım öğelerini çok iyi kullanan iki büyük yazarın, topluma bakış ve anlayış penceresinden esinlenerek hazırlanan oyunun yönetmeni Metin Tekin. Benden başka oynayan diğer arkadaşlarım: Turabi Bali, Tayfun Kalender, Keziban Kalın, Hakkı Kırant ve Cem Sultan Ungan.

 


Kaynak
AYIN SÖYLEŞİSİ, Adem DURSUN, MERHABA /BERLİN
seyirtiyatrosu.sitemynet.com

Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!

SHOWREEL

CSS 14

Filmi İzle

DAS FOTO

CSS 15

Filmi İzle

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol